ABD'nin arabuluculuğunda Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan anlaşma ile gündeme gelen Zengezur Koridoru, Türkiye'nin bölgesel ve küresel lojistik stratejileri için büyük önem taşıyor. Bu koridor, sadece bir ulaşım projesi değil; bölgesel ticaretin, lojistik hatlarının ve jeopolitik dengelerin yeniden şekillenmesinde kritik bir rol oynayacak stratejik bir adımdır. Türkiye'nin Orta Koridor'daki Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı ile entegrasyonu da düşünüldüğünde, Zengezur Koridoru, yük taşımacılığında maliyet ve süreyi önemli ölçüde azaltacak. Bu durum, İstanbul ve Mersin limanları üzerinden Avrupa pazarına açılan Türk lojistik sektörüne rekabet avantajı sağlayacaktır. Ayrıca, Orta Asya ile doğrudan kara ve demiryolu bağlantısı kurulmasını sağlayarak, Türk Cumhuriyetleri ile kesintisiz lojistik köprü kurulmasına da olanak tanıyacaktır. Doğudaki iller için yeni ekonomik fırsatlar doğuracak ve Türkiye'nin Avrasya'daki merkezi konumunu güçlendirecektir. Zengezur Koridoru, Türkiye'nin küresel tedarik zincirlerinde daha etkili bir rol oynamasına ve lojistikte lider konuma ulaşmasına katkı sağlayacaktır.

Zengezur Koridoru'nun Türkiye'ye Faydaları

Zengezur Koridoru, enerji, ulaştırma ve dijital altyapı alanlarında Türkiye'ye yeni entegrasyon fırsatları sunuyor. Demiryolu hatları, petrol ve doğal gaz boru hatları ile fiber optik ağların bu güzergahta yer alması, Türkiye'yi bölgesel enerji ve iletişim geçidi haline getirebilir. Bu, hem ekonomik büyümeyi destekleyecek hem de Türkiye'nin küresel ölçekte rekabet gücünü artıracaktır. Koridor, Gürcistan üzerinden geçişlerde yaşanan altyapı yetersizlikleri ve gümrük engellerini ortadan kaldırarak taşıma sürelerini önemli ölçüde kısaltacaktır. Çin'den başlayıp Hazar Denizi üzerinden Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye'ye, oradan da Avrupa'ya uzanan Orta Koridor'un etkinliğini artıracak alternatif ve tamamlayıcı bir güzergah sunmasıyla da öne çıkmaktadır. Ayrıca, Kars-Iğdır-Nahçıvan Demiryolu projesiyle entegre edilmesi, bölgesel işbirliğinin ve ekonomik kalkınmanın daha da güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Bu sayede, Türkiye, hem Doğu'da hem de Batı'da güçlü bir lojistik merkez olma potansiyeline kavuşacaktır.

Jeopolitik Riskler ve Stratejik Adımlar

Zengezur Koridoru projesinin ABD'nin yönetiminde işletilmesi, projenin hızla işler hale gelmesi açısından bazı avantajlar sunabilir. Özellikle limanlar, demiryolları, güvenlik sistemleri ve gümrük altyapılarında yapılacak modernizasyonlar, Türkiye'nin bölgesel lojistik üssü olma hedefini hızlandırabilir. Ancak bu durum, jeopolitik riskleri de beraberinde getirmektedir. ABD'nin koridor üzerindeki etkinliği, Çin'in ticaret güvenliğini tehdit edebilir ve yeni hamleleri tetikleyebilir. Benzer şekilde, Rusya'nın Güney Kafkasya'daki nüfuz alanını daraltabilir ve Türkiye'nin lojistik liderliğini sınırlandırabilecek politik baskılar doğurabilir. Bu nedenle Türkiye, bu süreci hem jeopolitik hem de jeoekonomik hassasiyetlerle yönetmeli, stratejik özerkliğini koruyarak bölgesel dengelere uygun bir denge politikası izlemelidir. Projenin başarısı için, bölgesel altyapı uyumunun hızla sağlanması, gümrük sistemlerinde dijital entegrasyonun tamamlanması ve mevcut altyapının yük taşıma kapasitesinin artırılması gibi adımların hayata geçirilmesi kritik öneme sahiptir.

Türkiye'nin Küresel Tedarik Zincirlerindeki Rolü

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Başkanı Bilgehan Engin'in de belirttiği gibi, Zengezur Koridoru, Türkiye'nin lojistikte bu yüzyılın lider ülkelerinden biri olma hedefinde stratejik bir kapı niteliğindedir. Koridor, sadece yük taşımakla kalmayacak; kültürleri, ekonomileri ve stratejik ortaklıkları da birbirine bağlayacaktır. Bu proje, Türkiye'nin hem Avrupa, hem Asya hem de Orta Doğu'yu birbirine bağlayan küresel tedarik zincirlerinde vazgeçilmez bir aktör haline gelmesini sağlayacaktır. Kamu ve özel sektör işbirliğinin güçlendirilmesi, yerel, bölgesel ve uluslararası platformlarda sürecin stratejik öneminin vurgulanması, Zengezur Koridoru projesinin başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi için büyük önem taşımaktadır. Türkiye, bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirerek küresel tedarik zincirlerindeki yerini sağlamlaştırabilir.