Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği (DKİB) verilerine göre, Türkiye'nin somon ihracatı yılın ilk yarısında rekor kırdı. İç sularda yetiştirilip Karadeniz'deki kafeslere aktarılan Türk somonu, ocak-haziran döneminde 25 ülkeye ihraç edildi. Bu dönemde toplam 32 bin ton somon ihracatı gerçekleştirildi ve 217 milyon 109 bin 466 dolarlık gelir elde edildi. Bu başarı, Türk balıkçılık sektörü için önemli bir kilometre taşıdır. Somon ihracatının artışında, yetiştirme tekniklerindeki gelişmeler ve uluslararası pazarlara yönelik başarılı pazarlama stratejileri etkili oldu. Üreticilerin, sürdürülebilir balıkçılık uygulamalarına olan bağlılığı da ihracatın artmasına katkıda bulundu. Türkiye, kaliteli somon üretimiyle dünya pazarlarında giderek daha fazla tercih edilir hale geliyor. Bu başarının devamı için üretim ve pazarlama alanlarında çalışmaların sürdürülmesi büyük önem taşıyor.

En Büyük İhracat Pazarları

Rusya Federasyonu, Belarus ve Japonya, yılın ilk yarısında Türk somonu ihracatının en büyük alıcıları oldu. Rusya Federasyonu'na 150 milyon 996 bin 208 dolar, Belarus'a 20 milyon 495 bin 829 dolar ve Japonya'ya 15 milyon 772 bin 838 dolarlık somon ihraç edildi. Bu ülkelerdeki yüksek talep, Türk somonunun kalitesi ve uygun fiyatıyla yakından ilgilidir. Diğer ülkelerle de yeni ticari ilişkiler kurulmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. İhracat pazarlarının çeşitlendirilmesi, somon sektörünün geleceği için önemli bir stratejidir.

Azerbaycan'a İlk İhracat

Geçen yıla göre önemli bir gelişme de Azerbaycan'a yapılan ilk somon ihracatı oldu. Bu yeni pazarın, Türkiye'nin somon ihracatını daha da artırması bekleniyor. Azerbaycan pazarının girmesi, Türk somonunun bölgesel pazardaki etkisini genişletme potansiyelini göstermektedir. Yeni pazarlar bulunması ve mevcut pazarlardaki payın artırılması, sektörün sürdürülebilir büyümesi için kritik önem taşımaktadır.

Sürdürülebilir Balıkçılık

Türkiye'nin somon ihracatındaki başarısı, sürdürülebilir balıkçılık uygulamalarıyla da yakından ilişkilidir. Sektörün geleceği için çevre dostu üretim yöntemlerinin benimsenmesi ve sürdürülebilirliğin önceliklendirilmesi şarttır. Bu sayede hem ekonomik büyüme sağlanacak hem de doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunulacaktır.